Rize 1 Şubesi

İl divan Toplantısı yapıldı

Değerli il, ilçe yönetimlerim, hanım kolları başkanı ve yönetimi hepiniz il divan toplantımıza hoş geldiniz. Sözlerime başlarken öncelikle kurucumuz merhum Mehmet Akif İNAN ve tüm ahrete intikal etmiş büyüklerimizi Rahmetle anıyorum ,Allah rahmet eylesin.Son günlerde yaşanan terör olaylarında, 15 temmuz kalkışmasında hayatını kaybeden şehitlerimize de Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, gazilerimize de acil şifalar diliyorum

Ülkemizin ve milletimizin barışa ve huzura her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğu bugünlerde üst aklın organize ettiği vekalet savaşlarının ülkemizdeki taşeronlarının canice eylemleri, barışı ve kardeşliğimizi yok etmek istemekte, huzurumuzu da zehirlemektedir. Masum kanı dökmeyi mübah gören dünyadaki bütün terör örgütlerinin eylemlerini şiddetle kınıyor ve lanetliyor; bütün terör örgütlerine, bir an önce bu vahşi ve canice saldırılarından vazgeçme çağrısı yapıyoruz.

15 Temmuz darbe ve işgal girişimi sırasında hiç tereddütsüz alanlara çıkan teşkilatımıza teşekkür ederiz. “Çanakkale Ruhu’nu milletimiz 15 Temmuz gecesi bir kez daha göstermiştir. Teşkilat olarak ülkemizin üzerinde oynanan oyunları çok iyi biliyoruz. Bu gibi hadiselerin bir daha yaşanmaması için sorumluluğumuzun bilincindeyiz ve bu doğrultuda hareket ediyoruz

Türkiye’nin olağanüstü süreci geride bırakarak, olağan gündemine dönmesini temenni ediyor; çalışma hayatındaki olağanüstü sürecin de acilen son bulmasını, kamu görevlilerinin sorun ve taleplerinin çözüme kavuşması için gerekli çalışmaların ivedilikle yapılmasını bekliyoruz.
 

15 Temmuz darbe ve işgal girişimiyle Sadece coğrafyaların değil, tarihin de kesişim noktasında bulunan ülkemizde var olmak için sürekli uyanık olmamız gerektiği, daha iyi anlaşılmıştır. Hiçbir etik ve insani kaygısı olmayan şer odaklarının, bir kolu ateist, diğer kolu sözde inançlı görünen terör örgütleriyle darbe yaparak doğrudan ülke ve millet varlığımızı yok etmeyi amaçlaması, bu melun saldırı ve girişimlerin ‘milletimizin iman dolu göğsü’ne çarpıp akamete uğraması, yakın geçmişi darbelerle dolu olan ülkemizin ve milletimizin geleceği için oldukça önemlidir. Haçlı-Siyonist emperyalistlerle iş tutan ihanet çetelerine karşı milletimizin şehadeti göze alan ölümüne direnişi her türlü takdirin üstünde bir övgüyü hak etmiştir.

Azgın güruhun darbe girişimi sırasında 241 insanımız şehit olmuş, bin 500‘ü aşkın insanımız yaralanmıştır. Yıllardır kitlesel boyutta yaşanan korkuların, kaygı ve tedirginliklerin, hak gasplarının, yıldırmaların, kumpasların, tacizlerin, izlemelerin ve dinlemelerin yanında darbenin etkisiyle milyarlarca dolar maddi kayıp da işin bir başka vahim boyutudur. O nedenle, FETÖ ve iş birliği içinde oldukları PKK-DEAŞ ile mücadeleyi sonuna kadar destekliyoruz.

Darbe girişimi sonrası alınan olağanüstü hâl kararı ve başlatılan soruşturmalar çerçevesinde uygulamaya konulan ‘açığa alınma/görevden uzaklaştırma’ tedbiri, suçluların ortaya çıkartılması, şüpheli ile masum arasında ayrım yapılabilmesi, ceza soruşturması ve idari incelemelerin sağlıklı yürütülebilmesi açısından yerinde ve gerekli bir işlemdir. Ancak kamu görevinden çıkarma gibi ağır hukuki sonucu olan bir işlemden evvel en azından bu kişilere masumiyetini ispatlama imkânı tanıyacak bir yolun tanınması gereklidir. Kamu görevinden çıkarılanlar arasında tek bir masumun dahi bulunmaması gerektiği hususu, en az FETÖ/PKK mensuplarının ve destekçilerinin kamudan ihracı kadar önemlidir.

Devleti ele geçirmeyi veya yıkmayı amaçlayan yapılarla mücadelede hukuk dışına çıkmak, yeni darbe ve terör girişimlerine izin ve imkân vermek demektir. Devletin, terörist yapı ve örgütlenmelerden temizlenmesi milletimizin huzuru ve geleceği için olmazsa olmazdır. Ancak her şeye rağmen bu ayıklama yüzeysel bir genellemeyle yapılmamalı, hukuk devletine yakışan bir titizlik elden bırakılmamalı; bir tek teröristin dahi öğretmen hüviyetini taşımasına müsaade edilmemeli, bir tek eğitimcinin de haksız yere terörist muamelesi görmesine göz yumulmamalıdır.

Kuşkusuz muhtevasından yapısal meselelere kadar Millî Eğitim’in anlık ve köklü çözümler bekleyen sorunlarından çözülmemiş olanları yeni eğitim-öğretim yılında da sürecektir. Bu sorunların bir kısmı yanlış bir seçimden dolayı çok eskiden beri, bir kısmı acı tecrübelerle geride bıraktığımız darbe dönemlerinin vesayetçi ve ideolojik kalıntıları olarak, ancak yeni bir müfredatla aşılacak türdendir. Milli Güvenlik Dersi’nden ‘Andımız’a, başörtü yasağından kesintisiz 8 yıllık eğitim uygulamasının kaldırılmasına ve 4+4+4 kademeli eğitim modeline, Temel Dini Bilgiler’in seçmeli dersler olarak ders programlarına konulmasına kadar reform niteliğindeki birçok gelişmeye rağmen hâlâ yapılması gereken birçok iş, çözüme kavuşturulmayı bekleyen pek çok sorun bulunmaktadır.

Eğitimin daha verimli olması için milletimizin talebi ve velilerin memnuniyetini, milli ve manevi değerlerimizi esas alan çalışmalarımızı şûra toplantıları başta olmak üzere, her platformda dile getirdik. Bütün taleplerimiz Millî Eğitim’in millî eğilime uyması şeklinde özetlenebilir. Hayata geçirilen önerilerimizi ve diğer taleplerimizi bire bir geniş saha çalışması sonuçları ve analizleriyle birlikte Eğitime Bakış 2016: İzleme ve Değerlendirme Raporu olarak ilgili birimlerle ve kamuoyuyla paylaştık. Öğrenci memnuniyetinin yanında eğitim çalışanlarımızın sosyal ve özlük haklarına ilişkin çabalarımız, sivil itaatsizlik eylemiyle sonuç alana kadar sürdüreceğimiz serbest kıyafet tercihimiz, vesayetçi biçimlendirmenin tasfiyesine ilişkin sembolik değeri yüksek bir düzenleme olmasının yanında eğitim faaliyetinde daha yüksek verim elde etmek içindir. Ama asıl verimin anlık, günü kurtarmaya dönük onarımların çok üstünde köklü bir müfredat değişikliğiyle sağlanacağı bir gerçektir.

Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar yaşadığımız zor ve çalkantılı dönemlerde bir şekilde izahı yapılabilecek müfredatımız, siyasal, sosyal, kültürel ve teknolojik gelişmeler bakımından dünyanın geldiği son aşamada Yeni Türkiye’nin ihtiyacını karşılayamaz olmuştur. Bunun da ötesinde, bu eğitim sistemi maalesef hâlâ kimi sorunların kaynağı olmakta, olabilmektedir. 15 Temmuz, aslında bu acı gerçeğin bir kez daha tecrübesi olmuştur. Eğer ileri amaçlar edinen ‘Yeni Türkiye’ idealimiz varsa, müfredat odaklı olarak eğitim sistemimiz yeniden ele alınmalıdır.

Kurulduğumuz günden bugüne demokrasi, insan hakları, emeğe saygı ekseninde mücadelesini sürdüren bir sendikayız. “Eğitim-Bir-Sen kuruluş gayesi; insan hakları ve emek hareketi olması nedeniyle çalışanlarımızın özlük haklarının geliştirilmesi hususunda da sendikal mücadelede ilkleri başarmış ve çalışanlara en fazla kazanım elde etmiş bir emek hareketidir. Sendikamız çalışanların özlük hakları kadar millet iradesini önemseyen ve bunu sımsıkı koruyan bir sivil toplum örgütüdür.

Değerli arkadaşlar;

Eğitim Bir Sen olarak bu güne kadar bir çok kazanımlarımız oldu.Fakat bu kazanımlarımız dışında elde etmemiz gereken bir çok daha çözüme kavuşturulması gereken problemlerimiz var.

Ekonomik ve sosyal açıdan yeterince gelişememiş istihdamda zorluk çekilen bölgelerde öğretmenlerin görev yapma süresinin ortalama 1,5 yıl olması, bölgedeki eğitimin niteliğini olumsuz etkilediği bellidir. Bu olumsuzluğu gidermenin en sağlıklı yolu cebri tedbirlerden değil, cezbî teşviklerden geçmektedir. Eğitim çalışanlarına, zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması hem de bölgede uzun süre çalışmanın cazip hale getirilmesi açısından zaruret arz etmektedir.
 
Kaldırılmak istenen iş güvencesinin FETÖ bahanesiyle yeniden gündeme getirilmesini anlamak mümkün değildir. Devletin bütün kurumlarına sızan FETÖ’nün daha büyük bir felakete neden olmasının önündeki en büyük engel iş güvencesidir. İş güvencesini kaldırmak, FETÖ tipi örgütlerin kamuya sızmazına kapı aralamaktır. Hükûmet, ikide bir iş güvencesini gündeme getirerek, kaos için fırsat kollayanlara koz vermekten vazgeçmelidir.

Geçmişte denenmiş, sonuçları görülmüş ve sürdürülebilirliği olmadığı için vazgeçilmiş sözleşmeli öğretmenlik istihdamının tekrar hayata geçirilmesinin büyük sıkıntıları beraberinde getireceğini daha önce defalarca dile getirmiştik. Getirildiği tarihten kaldırıldığı tarihe kadar, basın açıklamalarımızla, imza kampanyalarımızla sakıncalarına işaret ettiğimiz, yetkililerle yaptığımız her görüşmede gündeme getirdiğimiz sözleşmeli öğretmenlik uygulaması, denenmiş, sıkıntıları görülmüş bir uygulamadır. Mülakat standardı tartışmalı çoklu komisyonlarca yapılan böyle bir istihdamın öğretmen olanların sevincinin değil, olamayan çoğunluğun haykırışının daha çok ses getireceği, adaletin tesisinin zor olacağı bu uygulamaya karşı durmaya devam edeceğimizi tekrar ifade ediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı, maşeri vicdanı yaralayan, hakkaniyet ölçütleri her hâlükârda tartışmaya açık olacak olan sözleşmeli öğretmenlik istihdamı uygulamasından da, bunun yolu olan mülakatla öğretmen alımından da bir an önce vazgeçmelidir.

Eğitim sistemindeki reformları kalıcı kılacak olan, okullarda boş ders kalmaması ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin olmasıdır. Bu nedenle, öğretmen ataması, imkânlar zorlanarak ihtiyaç kalmayacak şekilde kadrolu atama şeklinde yapılmalıdır.

Köklü değişikliğe uğradığı 2006 yılından beri uygulanan ve bazı adaletsizlikleri beraberinde getiren ek ders esaslarında ücret dengesizliğine ve mağduriyete neden olan hükümler değiştirilmelidir. Öğretmenlerin branşlarına göre ek ders ücretlerindeki adaletsizlik, okul türlerine göre yöneticilere verilen ve izahı mümkün olmayan ek ders ücreti farklılıkları sorunu ivedilikle çözüme kavuşturulmalıdır. Son düzenlemelerden sonra eğitim kurumu yöneticileri aleyhine bozulan ek ders kaynaklı ücret dengesizliği giderilmeli; çalışma barışının ve kurum içi dengenin yeniden sağlanması amacıyla yöneticilere ilave ek ders ücreti ödenmelidir.

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararı sonrası gerekli düzenlemelerin yapılmaması, kariyer basamakları uygulamasındaki belirsizliğin ve adaletsizliğin sürmesine neden olmuştur. Öğretmenlerin mesleki gelişimlerine katkı sağlayacak ve bu sayede eğitimin niteliğini artıracak türden yeni bir kariyer/mesleki ilerleme düzenlemesi zorunludur,geciktirilmeden bir an önce yapılmalıdır.

19. Milli Eğitim Şûrası’nda alkollü içki ve kokteyl hazırlama dersinin kaldırılması, ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflara da din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin konulması, ortaokulda hafızlık eğitimi alacak öğrenciler için ara verme süresinin 1 yıldan 2 yıla çıkarılması ve ara verilen sürelerde öğrencilere dışarıdan sınav hakkı verilmesi, değerler eğitimine öğretim programlarında etkin bir şekilde sarmallık anlayışla yer verilmesi, öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi, öğretmenlere 4 yıla bir yıpranma payı verilmesi, Osmanlı Türkçesinin Anadolu İmam Hatip Liseleri ve Sosyal Bilimler Liselerinde zorunlu, diğerler liselerde ise seçmeli ders olarak okutulması, ortaokullarda 5, 6 ve 7. sınıflarda birer saat rehberlik dersinin konulması gibi önemli kararlar alınmıştır. Şûra kararları ivedilikle hayata geçirilmeli,takibini sendika olarak yapmaktayız.

Eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunda çalışan 4/C’li personel, toplu sözleşmede kazandığımız mali durumlarında yapılan iyileştirmelere ilave olarak kısa süre içerisinde kadroya alınmalı; kadro konusundaki nihai düzenlemeye kadar memurlara tanınan tüm özlük hakları, gereksiz yargılamalara konu edilmeksizin kendilerine verilmelidir.

Memur, şef ve hizmetli gibi genel idare hizmetleri ve yardımcı hizmetler sınıfı çalışanlarının özlük ve sosyal haklarında iyileştirmeler yapılmalı; hizmetlilerin görev tanımları yapılarak çalışma süreleri belirlenmeli, fazla mesai ücretleri ödenmelidir.Görevde yükselme sınavlarında 70 kazanma puanının 60 ‘a düşmesi önemli bir gelişmedir.

Eğitim sisteminin sorunlarını çözmek için, eğitimin temel felsefesinin, misyon ve hedeflerinin sil baştan ele alınacağı köklü bir reforma ihtiyaç olduğu açıktır. Eğitim kurumları ve eğitim çalışanları üzerinden günü kurtarmaya yönelik yüzeysel çözümler yerine sivil, demokratik, toplumsal değerlere daha duyarlı ve katılımcı bir eğitim sistemini kurmak için somut adımların atılmasının zamanı gelmiştir. Çocuklarımızı ve gençlerimizi ebeveynlerinin ve kendilerinin beklentileri doğrultusunda akademik bilgi ve becerilerin yanında ahlaki ve dini değerlerimiz ekseninde yetiştirmek için eğitim sistemimizde köklü bir değişikliğe gitmek elzemdir.

Toplumun beklentilerine cevap veren, çocuklarımıza milli, manevi ve evrensel değerler ile çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri, toplumsal sorumluluk, şahsiyet ve karakter kazandıracak özgün müfredatın geliştirilmesi için ilgili Bakanlık birimlerinden somut adımlar beklediğimizi; bu hususta talep beklemeksizin katkı sunacağımızı ifade ediyoruz. Öğretim programları geliştirilirken yurt dışından ithal programlar yerine milli, kültürel ve medeniyet değerlerimize uygun, özgün programlar, bunlara uyumlu müfredatlar geliştirilmeli, ders kitaplarında uygulamaya konulmalıdır.

Eğitimin vatandaşa sunumuna dair temel tercihleri sınırlayan, demokratik eğitim hakkının önündeki ‘karma eğitim’ dayatmasına son verilmeli; 1739 sayılı Temel Eğitim Kanunu’nda yer alan, ‘Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır’ ibaresi değiştirilerek, yalnızca kızların, yalnızca erkeklerin ve kızlarla erkeklerin birlikte öğrenim gördüğü/göreceği eğitim kurumları bir seçenek olarak öğrencilere ve ebeveynlere sunulmalıdır.
 

İlköğretim kurumlarında eğitim-öğretim hizmetlerinin sağlıklı ve güvenli bir şekilde yürütülebilmesi için okullara, öğrenci sayısı, fiziki alan büyüklüğü, okulun bulunduğu sosyal ortam, bulunduğu yerin gelişmişlik durumu esas alınarak bütçe tahsis edilmelidir. Okul ve çevre güvenliği, hijyen ve sağlık önlemleri ile hizmetli ve güvenlik personeli istihdamı bu çerçevede sağlanmalıdır.Geçen yıl bütün illerde haddinden fazla iş kur çalışanı okullarımıza yollanmış,ayrılan para hoyratça kullanılmış, bu yıl geçen yıla oranla ortalama verilen iş kur çalışanı 6 da 1’düşürülmüş okullarımız mağdur edilmiştir.

İlk ve ortaöğretim kurumlarında tam gün eğitime geçilmesi yerinde ve gerekli bir uygulama olmakla beraber, bu amaçla derslik ve öğretmen açığının kapatılması için zorunlu adımların atılarak, öğretmen yetiştirme ve altyapı yatırım programlarının buna göre yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Eğitim-Bir-Sen olarak, ders saatlerini artırmanın yabancı dil öğretimi sorununu çözme yöntemi olarak görülmemesi gerektiğini ifade ediyor, “Ders saatlerinde, haftalık ders programında yabancı dil derslerinin artırılmasının üreteceği diğer sorunlara gözümüzü kapatmamızı kimse beklemesin. Bunu sendikacı olarak da, eğitimci olarak da, veli olarak da yapamayız, yapmayız. Bu yüzden, Eğitim-Bir-Sen olarak, ‘Beşinci Sınıfın Yabancı Dil Dersi Ağırlıklı Hale Getirilmesi: Zorluklar, Riskler ve Alternatifler’ başlıklı bir analiz çalışması yaptık. Bu çalışmanın önemli içeriklerini, başlıklarını kamuoyuyla paylaşarak ‘yeniden ve birlikte düşünelim’ çağrısı yapıyoruz
 

Eğitim-Bir-Sen olarak, hukuki dayanaktan yoksun olmasına rağmen yıllarca sürdürülen başörtüsü yasağının kaldırılması için verdiğimiz mücadele olumlu sonuçlanmış, kadın çalışanlar yönünden yönetmelikte geçen ‘başı açık’ ifadesi kaldırılarak, kadın çalışanlarımızın başörtülü olarak çalışma hakkı hukuki güvenceye kavuşturulmuştur. Ancak, çağ dışı yönetmeliğin erkek kamu görevlileri için öngördüğü kısıtlama ve yasaklamalar hâlâ devam etmektedir. Bu nedenle kamu görevlileri kılık-kıyafet özgürlüğüne kavuşuncaya kadar kararlılıkla serbest kıyafet eylemimize devam edeceğiz. Sendikamızın serbest kıyafet eylemini görmezlikten gelen, çağ dışı uygulamanın takipçiliğine soyunan mülki idare amirlerini de, temel hak ve özgürlüklere, sendikal haklara saygılı olmaya, riayet etmeye davet ediyoruz.

Anayasa değişikliği çalışmaları çerçevesinde anayasada çalışma hayatını düzenleyen hükümlerin uluslararası hukuk kurallarını, ILO normlarını ve evrensel sendikal hakları içerecek şekilde yer almasını sağlamanın gerekliliğini bir kez daha vurguluyoruz.
 

İnsani bakışımız, insanı merkeze alan yaklaşımımız bizi zirveye, insan merkezli bir zaviyeye taşımaktadır. Bu kapsamdaki en önemli faaliyetlerimizden, en önemli hedeflerimizden biri yetimlere sahip çıkmak, yetimlerle hemhal olmaktır. ‘Her Sınıfın Bir Yetim Kardeşi Var’ projesinde hedefimiz, bugün ulaştığımız 27 bin çocuğumuza ilaveten daha fazla yetim kardeşimize el uzatarak bu sayıyı bir yılda 50 bine çıkarmaktır. İlimizde yetim kardeşimiz 96 olarak gözükmektedir.Bu sayı ilimiz için azdır ve mutlaka bu konu üzerine daha fazla eğilmeliyiz.

Ülkemiz, medeniyet coğrafyamızın kalbidir. Gönül coğrafyamızdaki mazlum ve Müslümanların sıkıntısını yüreğimizde hissediyoruz. Aynı şekilde bütün ümmet de derin duygularla bizi izlemektedir. Bizim sevincimiz de, sıkıntımız da onları derinden ve doğrudan etkilemektedir. Etkileşim tarihi bir geçmiş ve gerçeklik olarak son derece uyumlu, tamamlayıcı unsurlar olarak birlikte kader birliği etmemiz sebebiyledir. Tarihle aramıza mesafe koyduğumuz son yüzyılda yaşanan ayrılıklar, hasretleri azaltamamıştır. Bugün ayrılıp parçalanmamız üzerine hesap yapan emperyalist güçlerin hesapları, birlikte var olmaya hazır yakınlaşmalarımızla bozulacaktır, bozulmalıdır. Varlığımıza dönük küresel ölçekli saldırılara karşı, yine küresel ölçekli birlikteliklerle karşı koymamız gerektiğine inanıyoruz. Sınırları ve iklimleri içinde eritecek, kardeşliğimizi söylemden çıkarıp eylemle bütünleştirecek, her alanda yardımlaşmaya dönüşecek bir birliktelik, bütün emekçilerin ve mazlumların geleceğe ümitle bakmasını sağlayacaktır. Çektiğimiz acı ve sıkıntıları kardeşlerimiz yaşamasın istiyoruz. Onların bizimle paylaşacakları tecrübelerden de bizler ders çıkarmaya çalışıyoruz. Bu düşüncelerle gönül coğrafyamız başta olmak üzere dış dünyaya dönük çalışmalarımızı özellikle son bir yıl içinde yoğunlaştırdık.

Geçen yıl yaptığımız ‘Türkiye Buluşması’nda 15 ülkeden 36 sendika temsilcisini ağırladık. Yaptığımız bilgi ve tecrübe paylaşımının çok yararlı olması, bu tarz toplantılara ve iş birliği anlaşmalarına daha fazla önem vermemiz gerektiğini göstermiştir. Bugüne kadar Malezya’dan Tunus’a, Ürdün’den Burkina Faso’ya kadar birçok kardeş ülkeye ziyaretlerde bulunduk.

13 Ekim de de Memur Sendikaları Konfederasyonu (Memur-Sen) ve İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik, Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (SESRIC) tarafından İstanbul’da düzenlenen “İslam Dünyasında Sendikacılık” Uluslararası Sempozyumu sendikamız tarafından düzenlendi. Sempozyumun kapanışında 4 dilde “İstanbul Deklarasyonu” yayımlandı, deklarasyona 58 ülkeden 80 konfederasyon temsilcisi imza attı. Bildiride, insanlığın yaşadığı en büyük buhranların başında gelen yoksulluk, açlık, işsizlik, küresel savaşlarla mücadele; düzgün iş, verimli istihdam ve güvenli işyerleri oluşturulması için araştırma ve geliştirmenin teşvik edilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca sendikal bazda ortak çalışmalara imza atılarak ilişkilerin en üst düzeye çıkarılması mutabakatına varıldı.

Geçen yıl ilimizde benim de iki ay izin alarak okullarımızı gezmiş, bilhassa şubat ayında aday olarak atanan arkadaşlarla görüşmüş, hepsine ulaşmıştık. Kendilerine Kelebeğin rüyası adlı kitabımızı ve bir adet kalem hediye etmiş,sendikamızı anlatmıştık.Bu görüşmelerimiz sonucunda yüzde 60’şını üye yapmıştık.Mayıs ayında yaptığımız sendikalar mutabakatında Eğitim Bir Sen 2066 üye ile yetkili sendikalılığını artırarak devam ettirmiş,en yakın sendika TES 1231 üye ile eriyerek mutabakata imza atmıştır.Sendikal çalışmalarda vermiş olduğunuz destek için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.

Bu yılda çalışmalarımıza ara vermeden devam edeceğiz inşallah, ulaşamadığımız eğitim çalışanı kalmaması için ziyaretlerimiz devam edecek. Bunun için de 15 Kasımdan itibaren kısmı olarak izin alarak okullarımızı gezmeye devam edeceğiz.Son atamada ilimize 60 sözleşmeli aday öğretmen atandı. inşallah onlara ulaşacağız,geçen yıl ki gibi kitabımızı ve bir kalem hediye ederek sendikamız hakkında bilgi verecek,varsa istekleri yardımcı olacağız.Ayrıca haziran ayında isteğe bağlı,ağustos da eş durumundan ilimize 280 civarında atama oldu bu arkadaşların bir kısmı bizim üyemiz bu arkadaşlarla da inşallah tanışarak varsa isteklerini dinlemeliyiz.Bu konularda da sizlerden inşallah yardımcı olmanızı bekliyoruz.     

Hepinizi saygıyla selamlıyor,Allaha emanet ediyorum.