Rize 1 Şubesi
336 | | | 29-11-2023
Bir Sevdam Var Yıl 2053
Erol UZUN

Bir düşüm var,

Yıl 2053

Çocuklar oyun oynarken kurallara uymayı ve aynı zamanda diğer oyuncularla birlikte kuralları değiştirmeyi öğrenirler. Yoğunlaşmayı ve bütün güçleriyle bir hedefe doğru çalışmayı denerler. Diğerini dışarıda bırakmadan kazanmayı da, kaybetmeyi de, mutlu olmayı ve saldırganlaşmadan öfke veya başarıyla baş etmeyi öğrenirler. Arkadaşlarıyla ve ailede oyun oynarken kendilerini sosyal bir toplumun parçası olarak yaşarlar, oyun ve sosyal kurallara göre davranmayı öğrenirler. Sorumluluk ve dayanışma, saygı ve adalet duygusu geliştirirler.

 

Öyleyse 2053’e gelindiğinde ilkokullarda beden eğitimi dersinin dışında yöresel çocuk oyunları dersi olsun. Çocuklar yöresel oyunları öğrensin, oynasın. Bilgisayar başında başka birinin kurguladığı bir oyunun figüranı olmaktan, ölmek ve öldürmektense okul bahçelerinde arkadaşlarıyla kendi oyununun kahramanı, yönetmeni olsun. Hayal gücü gelişsin. Öldürmesin, yaşatsın; can versin. Tek ben varım demesin, biz varız desin. Paylaşsın, yardımlaşsın. Koşsun, zıplasın; terlesin, yorulsun. Takım olmayı öğrensin. Yeter ki bilgisayarın kölesi olmasın, dört duvar arasına sıkışıp kalmasın. Öldürdükçe yaşayacağını değil, yaşattıkça çoğalacağını öğrensin.

Bir hayalim var,

Yıl 2053

Okumak insanın kişisel gelişimini sağlayan önemli etkenlerden biridir. İnsanın düşünce yapısını, hayal dünyasını geliştirir; sözcük dağarcığını arttırır, insana bilgi ve birikim kazandırır. Kitaplar sayesinde bazen uçan bir halıya biner, bilmediğimiz diyarlara yolculuk ederiz; yeni arkadaşlıklar kurar, bazen hüzünlerimizi bazen neşemizi bu yeni arkadaşlarla paylaşır, hiç tanımadığımız evlere misafir oluruz. Tarihin sayfalarında koşar adım dolaşır; destanlara, trajedilere tanıklık ederiz. Geçmişin elem verici olaylarını değiştirmeye gücümüz yetmese de geleceğimizi kitaplardan edindiğimiz tecrübelerle inşa ederiz.

Öyleyse 2023’e gelindiğinde okulların kütüphanelerindeki kitaplar kilitli kapıların arkasından kurtarılsın ve kitaplar okulların koridorlarında yapılan albenisi yüksek rengarenk kitaplıklara dizilsin. Her yıl ayrılacak belli bir kaynakla, veli, sponsor, hayırsever desteğiyle bu kitaplıklar güncel kitaplarla zenginleştirilsin. Okulun bir koridorunda tarih; bir koridorunda felsefe, psikoloji, sosyoloji; bir koridorunda din, bilim, tasavvuf; diğer koridorunda edebiyat kitaplığı olsun. Bu kitaplıklara, okula belli sayının üzerinde kitap bağışlayan hayırseverlerin adı verilsin. Kitaplar da bir zamanlar bilgisayarlara yapıldığı gibi odalarda çürütülmesin, sonra hurdacıların sermayesine dönüşmesin. Göz önünde olsun, hayatın, öğretimin içine sokulsun. Öğrenci baktığı her yerde kitap görsün, elini uzattığında kitaba dokunabilsin, istediğinde onu alabilsin. Kayda kuyda gerek kalmadan marketlerdeki barkot sistemi gibi kitabın arkasındaki barkotu okutup kitabı edinebilsin. Okulların koridorları kitap koksun, bu koku tüm okula, tüm öğrencilere sinsin. Her kitap bir dünya olsun, her dünya öğrenciler için farklı dünyalara yelken açsın.

Bir idealim var,

Yıl 2053

Çağlar boyunca insan, güzel sanatların tümünü, kendini ve ait olduğu toplumu geliştirme, zenginleştirme ve güçlendirme yolunda vazgeçilmez bir unsur olarak görmüş, kendi kültür birikimini yarınlara aktarma konusunda bilinçli olarak bundan yararlanmıştır. ABD ve Avrupa ülkelerinde sanat eğitimi derslerinin müfredatları incelendiğinde; özellikle sanat ve sporla ilgili derslerin fazla olduğu, ders kapsamlarının içeriklerinin bireyi yarınlara hazırlamada etkili olduğu, ayrıca öğrencilerin gelecekte iyi birer sanat tüketicisi olmalarının hedeflendiği görülür.

Öyleyse 2053’e gelindiğinde öğrenciler sınavların kıskacından kurtarılsın, rakamların ve formüllerin mengenesinde ezilmesin. Matematiğin tüm formüllerini ezberleyen, fiziğin bütün kurallarını bilen tarihi olayların sebep ve sonuçlarını hatmeden ama duyarlılıktan, sanattan, estetikten yoksun öğrenciler yetişmesin. Onun için ortaokul ve lisede öğrenciler mutlaka hafta içi bir gün öğleden sonra ya da öğleden önce ilgi ve yeteneğine göre tiyatro, sinema, resim, müzik, ebru, heykel, halk oyunu veya sporun bir dalıyla ilgilensin; o zaman dilimini okulda değil, bu kursları alabileceği salonlarda, atölyelerde geçirsin. Bunun için Milli Eğitim Bakanlığıyla Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Halk Eğitim Merkezleri ve başkaca kuruluşlar işbirliğine gitsin, derslerin dışında her öğrencinin sanat ya da sporun bir dalıyla ilgilenmesi sağlansın. İldeki okul öğrencileri belli bir zaman planlamasıyla buralara yönlendirilsin, öğrencilerin buralardaki faaliyetleri ve etkinlikleri oradaki öğreticilerle yapılacak işbirliğiyle yine notla değerlendirilsin. Enerjisini buralarda atan, hayal gücünü geliştiren, sanatla hislenen, sporla paylaşmayı, yardımlaşmayı ve dostça yarışmayı öğrenen öğrenciler daha duyarlı hâle gelsin. Buralarda keşfedilecek öğrencilerden ilerde göğsümüzü kabartacak nice eserler, bayrağımızı dalgalandıracak nice zaferler kazanılsın.

Bir umudum var,

Yıl 2053

Biliyoruz ki ortaöğretimden mezun durumda olan çoğu öğrenci; yaşadığı şehri, imkânlarını, dezavantajlarını, tarihi ve turistik önemini, geçmişini bilmeden mezun oluyor. Yıllarca yaşadığı şehrin doğal ve tarihi güzelliklerini görmemiş, fark etmemiş, şehrin sorunlarına duyarsız, geleneklerinden bihaber milyonlarca öğrenci diploma alıyor. Ortaöğretimde kendi farklılıklarının ve güzelliklerinin farkına varıp onları yaşatan, tek tipleşmeyen öğrenci yetişmiyor.

Öyleyse 2053’e gelindiğinde her ilde, müfredata zorunlu ‘şehir dersi’ konsun. Rize’de ‘Rize Şehir Dersi’, Mardin’de ‘Mardin Şehir Dersi’ okutulsun. Böylece öğrenciler; şehirlerin geçmişlerini, geleneklerini öğrensin ve bunları yaşatmak konusunda bilinçlendirilsin. Evrensel olabilmenin yerel değerleri koruyup güçlendirmekten geçtiği bilinci öğrencilere verilsin. Şehrinin sorunlarına duyarlı, yaşadığı yerin ihtiyaçlarının bilen, çözümler geliştirebilen öğrenciler yetişsin. Şehrinin ve insanın folklorik zenginliğini fark eden, yerel kültürüne sahip çıkan öğrencilerin yetişmesi elbette milli kültürü de yaşatacak, ülkenin genel sorunlarına daha duyarlı bireylerin yetişmesini sağlayacaktır. Kendi avlusunu süpürmeyi bilmeyenlerin sokakları, caddeleri temizlemek için ayağa kalkmayacakları unutulmamalıdır.

 

Bir hedefim var,

Yıl 2053

İnsanlar üniversitelerin sayısal çokluğuyla değil, niteliğiyle övünsün. Çünkü kadim zamanlarda alimler insanın ne yaptığıyla, arifler ne kadar yaptığıyla, zarifler ise nasıl yaptığıyla ilgilenirlermiş. O bakımdan niceliğin değil, niteliğin önem kazandığı bir dönem olsun. Bazı üniversiteler ihtisas üniversitesi haline gelsin. Her üniversite her bölümün yer aldığı kırk yamalı bohça olmasın. Örneğin Adana’daki üniversite tarım üniversitesi olsun ve tarımla ilgili tüm bölümler orada yer alsın. Türkiye’nin tarım birikimi belli merkezlerde toplansın, enerjimiz ve birikimimiz dağılmasın. Hukuk üniversitesi bir şehirde, denizcilik üniversitesi başka bir şehirde olsun. Bu üniversiteler ihtisas üniversitesi haline gelsin ve alanlarıyla ilgili imkânlarla donatılsın. Burada görev yapan akademisyenlere geniş bir özgürlük alanı sağlansın, çalışmaları desteklensin, araştırmalarına fon sağlansın.

Bir rüyam var,

Yıl 2053’te

Öğrencilerin körpe beyinleri lüzumsuz bilgilerle, basmakalıp fikirlerle doldurulmasın, bilgiye nasıl ulaşılacağının ipuçları verilsin. Bilgiyi iyi ezberleyenler değil, onu süzüp analiz edebilenler başarılı sayılsın. Kör inancın, insanoğlunun ezeli düşmanı olduğu, yerküreyi itaatin değil, sorgulamanın değiştirdiği zihinlere kazınsın. Gücü silahta, cazibeyi markada arayan kuşaklara gerçek kudretin bilgide, asıl cazibenin bilgede olduğu öğretilsin. Güçlü olmanın değil, güçlüyken iyi kalmanın esas olduğu, haksızlık karşısında boyun eğmeyip, tevazu karşısında eğilmenin erdem sayıldığı belletilsin. Kalemin kılıçtan keskin, sabrın öfkeden baskın olduğu anlatılsın. İlmin de aşk kadar sonsuz olduğu, eğitimin ömür boyu süreceği, kendini bilmenin, insanlığı anlamanın önkoşulu olduğu kavratılsın.

Bir sevdam var,

Yıl 2053

Tüm Yazılar
1 Bir Sevdam Var Yıl 2053