Türk Eğitim Sen Rize şubesinin şube sekreteri yine kendine yakışanı yapmış, hakaretlerle sendikamıza ve şahsıma saldırmıştır. Saldırı ve hakaretlerine karşı onların seviyesizliğiyle cevap vermek bize yakışmayacağı için hukuki yolu kullanacağız. Ancak çamur at izi kalsın kabilinden sırf bize sataşayım derken basında tekzip edilerek “muhtarın iddiaları boş çıktı” diye sonradan basında tekrar yer alan Trabzon’dan bir öğretmenin raporunun da bize fatura edilmesini anlayabilmiş değiliz. Biz yine de bizimle alakalı olmasa da bir eğitim çalışanının gıyabında karalanmasını kabullenemedik ve üşenmeyip olayı araştırdık. Gördük ki 8 yıldır göreve gitmeden maaş alan öğretmen diye ulusal basına da yansıyan olayın aslı farklı. Trabzon basınında daha sonra tekzip mahiyetinde çıkan haberlerde de bunu görmek mümkün.
Peki olayın aslı ne?
Olayın aslı tüm illerde genelde eş ve sağlık durumu özürlerinde uygulanan bir öğretmenin kadrosunun bulunduğu yerden farklı bir okula görevlendirmesinin yapılmasıyla alakalı bir durumdur. Öğretmen, atamasının habere konu olan yere yapılıp kadrosunun orada olmasına rağmen eş durumu özrü dikkate alınarak görevlendirme ile il-ilçe içinde ihtiyaç olan farklı okullarda görevlendirme olarak çalışmıştır ve halen bahsi geçen öğretmen 15/09/2014 tarihinden itibaren yasal hakkı olan doğum sonrası aylıksız izin hakkını kullanmaktadır. Yoksa 8 yıl bir memurun göreve gitmeden maaş alması, hele ki bu bir öğretmense nasıl mümkün olabilir. Öğretmen beş dakika derse geç kalsa öğrenciler okulu ayağa kaldırırken 8 sene bir köye öğretmen gitmemiş de o köyün öğrencisi, müdürü, müdür yardımcısı, okul aile birliği veya muhtarı armut mu toplamış. Bunun neresi mantıklı.
Peki bu olayın Türk Eğitim Sen ile alakası nedir? Doğrucu Davutluk yapmaları mı? Kesinlikle hayır. İşin özü bahsi geçen bu öğretmen kadrosunun haricinde görevlendirmesinin yapıldığı ilk yıllarda Türk Eğitim Sen üyesi iken sonradan bu sendikadan ayrılarak Eğitim Bir Sen’ e geçmiştir. Bu aklı evveller de doğum sonrası izni bitince öğretmeni zora sokmak için fırsat kollamakta oldukları, kendi köyünün okuluna bile iki yıl sonra giden, üstelik öğrendiği bilgiyi de basına yanlış aksettiren muhtarın haberine sazan gibi atlamışlardır. Hepsi bu. Çok şükür ki teknoloji ilerledi de yapılan yalan haberler çok geçmeden gün yüzüne çıkabiliyor.
Şimdi anladınız mı bu TES şube sekreterinin kendine PES dedirtecek “……..MÜSLÜMANIM DEYİP KUL HAKKI YEMEYİ MİLLETE ÖĞRETTİLER Trabzon’da yaşanan olay hepinizin malumudur. Bir köy okulunda 8 yıllık bir öğretmen, bu süre boyunca hiç işe gitmemiş, maaş almış. Peki bu öğretmen hangi sendikanın üyesi? Bu öğretmenin arkasında siyasi bir destek olmadan nasıl 8 yıl işe gitmiyor, sürekli rapor alıyor? İl Milli Eğitim Müdürü, İlçe Eğitim Müdürü bu olaya 8 yıl nasıl sessiz kalıyor? Böyle bir rezalet olmaz; sonra da devlet memurları hakkında bilgi kirliliği oluşturacaksınız, ‘çalışmıyorlar’ diyeceksiniz…….”şeklindeki yazılarının nerden kaynaklandığını.
Bu mantıktaki bazı basın mensuplarını da zaman zaman boyalı basında görüyoruz. Müftünün keçisi çalınsa bunlar önce manşetten “Müftü keçi çaldı diye haber yapar” birkaç gün sonra da iç sayfalarda küçücük bir yazıyla “falanca günkü haberimizdeki metin müftünün keçisi çalındı şeklinde olacaktı. Okuyucularımızdan ve ilgililerden özür dileriz” diye tekzip metni yayınlarlar. Mantık aynı mantık. veya mantıksızlık aynı mantıksızlık. Yoksa eğitim sendikası olduklarını ve eğitimcilerin yanında olduklarını iddia edenlerin basında çıkan bir habere sazan gibi atlayarak sırf sendika değiştirdi diye bir öğretmenin hayatını zehir etmesi, ücretsiz izin kullanırken bile sanki maaş alıyormuş gibi lanse etmeleri veya Trabzon da ki bir olayı getirip Rize Eğitim Bir Sen ile ilişkilendirmeleri nasıl izah edilebilir.
Yazılarımız ve ifadelerimiz bazı okuyucularımızca ortada bir kavga varmış gibi algılanabilir. Böyle bir şey kesinlikle yok ama hakaret ve iftiralarla mücadeleyi hukuki yollarla zaten yapıyoruz diye sessiz kalmamız bazılarınca kabullenme olarak da algılanmamalı. Akif’in deyimiyle yumuşak başlı isek uysal koyun olmadığımızı ve
“Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! “
diyerek tüm mazlumların yanında yer alacağımızı, zalimlik yapana da anlayacağı dilden cevap vereceğimizi herkes bilmeli.Eğitimcinin kılıcı kalemidir. Bazen kalemimiz kılıç gibi, bazen kalemimizden dökülenler sopa gibi, değnek gibi, dayak gibi algılanabilir, sert ve acı olabilir ama günümüzde bazı köylerde değneksiz dolaşmanın mümkün olmadığını da bilmeyenimiz yok gibidir.
Kamuoyuna Saygılarımla.